kuralları inceledim ve böyle bir girdi atmama mâni' kural göremedim, eğer var ise bilgilendirin sileyim ya da kendiniz de silebilirsiniz. sâdece elvedâ etmek istedim, elvedâ edebilmek.
bu attığım muhtemelen son girdimdir, diğer girdilerimi de notlarıma arşivleyeceğim o yüzden onları silmezseniz çok mutlu olurum, teşekkürler. sözlükten gidişim tamâmen şahsî mîzâcım ve sözlüğün uyuşmaması dolayısıyladır, gidişim kişilere veyâ başka sebeblere yüklenmemelidir. burada geçirdiğim çoğu dakîkadan mutluyum, pişman değilim bu sözlükte geçirdiğim süreden. rast gele ey güzel insanlar, dostluk bâkîdir.
güzel olacak gibi, bakalım.
"zâhidâ gel aşka uy âr eyleme" demiş Eşrefoğlu Rûmî ustam, ne güzel demiş.
demokrasinin öldürdüğü insanlardan sâdece biri.
mîzac, karakter, tabiat, yaratılış, huy.
kelimenin bana hayâl ettirdikleri: Allah bir havuzda bütün mîzacları mezc etmiştir(karıştırmıştır) ve her nefs sâhibi kendi fıtratınca bu havuzun belli bi' tarafından içmiş ve bununla mîzâcını kazanmıştır.
tabii bu sâdece benim tasavvurum, işin aslı farklı olabilir.
meşreb, su içilen yer demektir ve içmek ma'nâsındaki 'شرب' kökünden türetilmiştir; şerbet, şurub, şürb, şarab, sorbe, çorba, maşrapa(meşrebe), meşrûbat gibi kelimeler de aynı kökten gelirler.
kelimenin bana hayâl ettirdikleri: Allah bir havuzda bütün mîzacları mezc etmiştir(karıştırmıştır) ve her nefs sâhibi kendi fıtratınca bu havuzun belli bi' tarafından içmiş ve bununla mîzâcını kazanmıştır.
tabii bu sâdece benim tasavvurum, işin aslı farklı olabilir.
meşreb, su içilen yer demektir ve içmek ma'nâsındaki 'شرب' kökünden türetilmiştir; şerbet, şurub, şürb, şarab, sorbe, çorba, maşrapa(meşrebe), meşrûbat gibi kelimeler de aynı kökten gelirler.
uygunsuz, uymaz, uyuşmaz, aykırı.
"meşreb-i nâsâzı dönek" olan şey.
"feleğin rengine aldanma felek eski felektir
zîrâ feleğin meşreb-i nâsâzı dönektir."
-ziyâ paşa
"feleğin rengine aldanma felek eski felektir
zîrâ feleğin meşreb-i nâsâzı dönektir."
-ziyâ paşa
Bebek'te hangi yoldan giderseniz denize varırsınız ama gidiş yolunuzda bu yapılardan görmeden varamazsınız. Âşiyan ise tamâmen ayrı bahistir, gelin görün derim efendim.
öne çıkan, seçkin, kolayca ezberlenen, dilden dile aktarılan mısra ve beyitlerin başlıca sıfatıdır.
ayriyeten emrah gökçe'nin berceste beyitler'i de tekrar tekrar okunasıdır.
ayriyeten emrah gökçe'nin berceste beyitler'i de tekrar tekrar okunasıdır.
koca râgıb paşa'ya âit mısra-i berceste, halkımız ise bu mısrayı abdülhak molla'nın yalısındaki eczânesine astığı levha ile tanımıştır. bu küllî derdin devası eczâda yok.
"turfe dükkân-ı hikemdir bu kühen tâk-ı felek
ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı"
"turfe dükkân-ı hikemdir bu kühen tâk-ı felek
ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı"
1. beyt, yuva, yurt, memleket, belde, ev; çoğulu diyâr.
2. darağacı.
3. kavga, savaş, mücâdele.
dâr-ul âhire asıl dârdır, dâr-ı dünyâ darağacı.
"öz dârında özlenen;
günden güne ol hasreti közlenen
senden yine dâr u gîr neş'et etti,
sen gel yine gel ki rahmet de gelsin
sen dön yine, sen cân, rahmet seversin.
dâra çıktın saâdet, elçisiyle
muhabbet ettin hem ne, sohbet ettin
habbe der ve az sabret, dil dil et din
aşk et gönülle dille, yâr ne ettin
hoş gittin hoş da geldin.
câna şifâ dârı keşf, geldiğinde
delî ol dârı terk et, sevdiğim be
cübb cübb eder taş derk et, daldığında
nakşet ismimle nakşet, imşi derde
yat dârı gördüğünde.
der-i dâra sarıl ey, dildâra kaç
ney, ne ey kalır ne bey, sevin gayrı
sevin derde sevin der, derde sevin
ne ararsan bulunur devâ gayrı
..., yâr sabret az kaldı."
-İbrâhim Kudsî
2. darağacı.
3. kavga, savaş, mücâdele.
dâr-ul âhire asıl dârdır, dâr-ı dünyâ darağacı.
"öz dârında özlenen;
günden güne ol hasreti közlenen
senden yine dâr u gîr neş'et etti,
sen gel yine gel ki rahmet de gelsin
sen dön yine, sen cân, rahmet seversin.
dâra çıktın saâdet, elçisiyle
muhabbet ettin hem ne, sohbet ettin
habbe der ve az sabret, dil dil et din
aşk et gönülle dille, yâr ne ettin
hoş gittin hoş da geldin.
câna şifâ dârı keşf, geldiğinde
delî ol dârı terk et, sevdiğim be
cübb cübb eder taş derk et, daldığında
nakşet ismimle nakşet, imşi derde
yat dârı gördüğünde.
der-i dâra sarıl ey, dildâra kaç
ney, ne ey kalır ne bey, sevin gayrı
sevin derde sevin der, derde sevin
ne ararsan bulunur devâ gayrı
..., yâr sabret az kaldı."
-İbrâhim Kudsî
en sevgili.
nâm onun nâmı, kulda bi' şey yok.
"sernameê name namê ellah
bê namê wî natemame wellah"
-Ahmed-i Hânî
söz önü mektûb başı Allah nâmı
vallâhi eksiktir olmadan nâmı*
.
*tercüme bana âittir, bir hatam varsa lütfen husûsî sohbet yoluyla belirtiniz.
"sernameê name namê ellah
bê namê wî natemame wellah"
-Ahmed-i Hânî
söz önü mektûb başı Allah nâmı
vallâhi eksiktir olmadan nâmı*
.
*tercüme bana âittir, bir hatam varsa lütfen husûsî sohbet yoluyla belirtiniz.
zamân.
cânâna âşık olunca can kazanan şey.
yok, tek, çift, çok.
dört temel sayıdan biri.
biz bizi tanımıyoruz ki bizi tanısınlar.
güzel şeydir, yerinde bi' sükûtu doğurursa daha da güzel olur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?