Önce deprem sonra sel felaketini yaşamış bir Urfalı olarak orada olup yuhalayanlar arasında olmak isterdim. Bu işin partisi, seçimi, ideolojisi olmaz. Orada insanlar can derdine düşmüş, akrabaları vefat etmiş, ekinleri kırılmış, hayvanları ölmüş, evlerini su basmış birileri gelip siyasi gövde gösterisi yapıyor, reklam ve oy peşinde koşuyor. Her şeyden önce vicdana, ahlaka, edebe uymayan bir davranış. Kılıçdaroğlu'nun hangi partiden olursa olsun aynı tepkiyi alırdı. Ayrıca millet orada yuh diyor kendisi hala utanmadan bozuntuya vermeyerek "teşekkür ediyorum, merak etmeyin ilgileneceğiz." Falan diyor. İnsanda biraz utanma olur.
mbabarani
1. nesil admin - beşinci derece usta - admin -
Muhammet Baran Aslan
- toplam entry 227
- takipçi 17
- puan 11260
Nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların ve Sihlerin oluşturduğu küçük bir kısmı hariç çoğunluğunun Hindistan'a bağlı bulunduğu coğrafi ve idari bölge.
Osmanlılarda ve diğer birçok Türk-İslam devletinde padişahın giyisileriyle özel olarak ilgilenen vazifeliye verilen isim.
Ülkemizde camedar biraz yanlış anlaşılmaktadır. Zira bir modacı gibi zannedilmektedir. Aksine kıyafetlerin temizliği, düzeni ve zehirlenmeye yahut çalınmaya karşı korunması ile de alakadar olmaktaydı. Ayrıca padişah bir devlet adamı olduğu için sefir kabul eder resmi törenlere çıkardı. Bu gibi durumlarda devlet geleneğine uygun kıyafetler giymek zorunluydu. Camedar bu gibi işlerle de uğraşıyordu.
Ülkemizde camedar biraz yanlış anlaşılmaktadır. Zira bir modacı gibi zannedilmektedir. Aksine kıyafetlerin temizliği, düzeni ve zehirlenmeye yahut çalınmaya karşı korunması ile de alakadar olmaktaydı. Ayrıca padişah bir devlet adamı olduğu için sefir kabul eder resmi törenlere çıkardı. Bu gibi durumlarda devlet geleneğine uygun kıyafetler giymek zorunluydu. Camedar bu gibi işlerle de uğraşıyordu.
Yıllardır işgalci İsrail hükümeti tarafından abluka ve baskı altında tutulan kadim Filistin şehridir. Akdeniz'e kıyısı olan şehir elektrik, içme suyu, gıda, eğitim ve ilaç konusunda sıkıntı çekmektedir. Sina yarımadasına ve Süveyş Kanalı'a oldukça yakındır.
Bugün bir doğu Avrupa ülkesi olan Moldova sınırları içerisinde olan ve Oğuz soyundan gelen Gagauz Türkleri'nin ana yurdu. Gagauz Türkleri Batı Türkçesinin Gagauzca ağzını konuşurlar. Bugün özerk bir ülke olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Moldova hükümeti ile de Türkiye Cumhuriyeti ile de barışçıl ilişkileri vardır. Eskiden Osmanlı toprağı olan
bu bölgede avrupa kültürü içinde erime tehlikeleri bulunmaktadır.
bu bölgede avrupa kültürü içinde erime tehlikeleri bulunmaktadır.
Lügatlere göre sağlam, güçlü ve içten bağlılık manasına gelen bu kelime İnsanoğlunun gün geçtikçe unuttuğu mücevher kıymetindeki kavramlardan, mefhumlardan biri. Ne yazık ki dostluk , komşuluk, sevda ve vefa gibi o da aklanmaz çamurlara bulanmış durumda...
Şu 5 şeyi asla duasız yapmamak gerek;
✓ Duasız sofradan kalkmayın.
✓ Duasız uyumayın.
✓ Duasız yolculuğa başlamayın.
✓ Duasız işe, derse veya sınava başlamayın.
✓ Duasız evden çıkmayın.
✓ Duasız sofradan kalkmayın.
✓ Duasız uyumayın.
✓ Duasız yolculuğa başlamayın.
✓ Duasız işe, derse veya sınava başlamayın.
✓ Duasız evden çıkmayın.
Nevruz ya da nevroz çeşitli Ortadoğu halkalarına kutlanan ve baharın gelişini simgeleyen bir gündür. Kökeni putperest, paganist dönemlere kadar uzanır.
Bir Kürt olarak eski Türklerde ve atesperest eski İranlılar'da kutlanan bir günün Kürt halkının milli bayramı olamayacak kanısındayım. Hadiseye bilimsel olarak bakıldığında ise bu tür şeylerin sembolik olduğu ve abartılmaması gerektiği ortadadır. Eğer din açısından bakarsak Hristiyanlık ve Yahudilikte böyle birşey olmadığı açıktır. İslamiyette ise İslam öncesi bayramların kutlanması katiyyen yasak olmakla beraber kutlayanın dinden çıkmasına dahi vesile olabilecek kadar tehlikelidir. Nitekim Resûlallah medinelilerin müşrik Arapların adeti olan Mihrican bayramını kutladığını görünce Allah Teâlâ 'nın onlara ramazan ve kurban olarak iki bayram gönderdiğini ve bunun onlara yeteceğini belirtmiştir. Tarihi açıdan baktığımızda ise cumhuriyet boyunca her Nevruz'da sürekli kötü hadiseler yaşanmıştır. Hele ki ülkemizde deprem ve sel felaketleri yaşanmış insanlarımız vefat etmişken kalkıp da kutlama yapmak her şeyden önce akla, mantığa sığmaz. Seçimlerin de yaklaştığını hesaba katarsak nevruzun bazı çevrelerce siyasete alet edileceği açık ve nettir.
Bir Kürt olarak eski Türklerde ve atesperest eski İranlılar'da kutlanan bir günün Kürt halkının milli bayramı olamayacak kanısındayım. Hadiseye bilimsel olarak bakıldığında ise bu tür şeylerin sembolik olduğu ve abartılmaması gerektiği ortadadır. Eğer din açısından bakarsak Hristiyanlık ve Yahudilikte böyle birşey olmadığı açıktır. İslamiyette ise İslam öncesi bayramların kutlanması katiyyen yasak olmakla beraber kutlayanın dinden çıkmasına dahi vesile olabilecek kadar tehlikelidir. Nitekim Resûlallah medinelilerin müşrik Arapların adeti olan Mihrican bayramını kutladığını görünce Allah Teâlâ 'nın onlara ramazan ve kurban olarak iki bayram gönderdiğini ve bunun onlara yeteceğini belirtmiştir. Tarihi açıdan baktığımızda ise cumhuriyet boyunca her Nevruz'da sürekli kötü hadiseler yaşanmıştır. Hele ki ülkemizde deprem ve sel felaketleri yaşanmış insanlarımız vefat etmişken kalkıp da kutlama yapmak her şeyden önce akla, mantığa sığmaz. Seçimlerin de yaklaştığını hesaba katarsak nevruzun bazı çevrelerce siyasete alet edileceği açık ve nettir.
İnsanların ilgi alanlarına göre, seviyeli ve güvenli bir şekilde hürce gezinip, paylaşım yapabileceği güzel bir mecra. Ben de bu mecrada kendi ismimle yer almaktan mutluluyum.
İnsanın memleketini sevmesi normal, haklı ve güzel bir davranıştır. Ama bazen bu hususta ileri mi gidiyoruz acaba? Yani böyle düşünmek iyi birşey mi, kötü birşey mi bir türlü karar veremiyorum.
Divan Edebiyatı'ında 16. Asırdan sonra gelişen ve muharebeler sonrası yapılan barışları (sulh) konu edinen edebi tür. Manzum olarak yazılan sulhnamelerin en meşhurlarından birini ufalı şair Nâbî kaleme almıştır. Yani fetühnâmeler gibi harp ürünüdür. Ve muharebelerin sanatı ne kadar etkileyebileceğini gösterir.
Hasret Yıldırım tarafından İstanbul merkezli olarak çıkartılan kalınca bir aylık gazetedir. Aslında bir fikir, tarih, toplum, kültür ve aksiyon dergisi niteliğindedir. Benim de yazdığım ve zevkle okuduğum dergide birçok tanınmış isim yer almıştır. Sanata ve şiire de yer veren dergi klasik ve görü yormayan tasarımı va zor şartlara rağmen matbuu olarak çıkıp, halkın kolayca ulaşabilmesi için ucuz bir fiyata satılması ile dikkat çekmektedir. Tasarım ve baskı kalitesi gittikçe iyileşen bu yayın büyük emekler harcandığını, uğruna fedakarlıklar yapıldığına bizzat şahit olduğum 3'üncü yılına girmiş ve eski sayıları yıllık olarak tasniflenerek ciltlenmiş bir yayındır. Öncülü Habber Nostalji Gazete'sidir. Büyük Doğu, Diriliş, Sebil, Fedai ve Serdengeçti gibi kült dergilerin izinden gitmektedir.
Kul ile yaratıcı arasında bir nevi sohbet, yakarış, dilekçe mahiyetindeki fiil. Kavli ve fiili olarak ikiye ayrılır ve insanın en zor zamanlarında imdadına yetişir. Bütün dinlerde karşılığı olan bir fiildir. Psikolojik olarak rahatlatır.
Antik Mısır'da Nil nehrinin kıyısında yetişen bitkilerin özel işlemlerden geçirilmesi ile elde edilen ve üzerine hiyeroglif yazı yazılan dayanıklı ve sağlıklı kağıt türü.
Arabiyyü'l-asl (Arapça) olan ve "zehere" kökünden türeyen kelime "çiçek" kelimesinin (cem'i) çoğuludur. çiçekler manasına gelmektedir. Osmanlı Türkçesinde de kullanılmaktadır.
Arapça kökenli (Arabiyyü'l-asl) olan, çoğul ve toplanma manasındaki cem olma kavramından türeyen kelime tdk'ya göre dernek, topluluk manasına gelmektedir. Osmanlı Türkçesinde de kullanılmaktadır.
Mukaddes davanın en ehemmiyetli kilit noktalarından birinin ruh okşayıcı bir şekilde hak noktasında olgunlaşıp, meyve verişi kabilinden kutlu bir hadise.
Dilimize Arapça'dan geçen "mütenahi" kelimesine Farsça olumsuzluk ön eki olan "na" nın getirilmesi ile oluşturulmuş Osmanlıca bir sıfat olan namütenahi hudutsuz, sonsuz, ucu bucağı olmayan gibi manalara gelmektedir.
Klasik şiirimizde de sık kullanılan bu sıfatın mısralara inanılmaz bir ahenk verdiği kanaatindeyim.
Klasik şiirimizde de sık kullanılan bu sıfatın mısralara inanılmaz bir ahenk verdiği kanaatindeyim.
Memleketin yetiştirdiği en kabiliyetli, samimi, çalışkan ve karakter sahibi mucit / mühendislerinden biri
George Orwell'in 1945'te yayınlanan kitabıdır. Fabıl benzeri olan roman aslında siyasi bir tenkittir.
Bütün hayvanlar eşitmiş ama domuzlar daha eşit...
Bütün hayvanlar eşitmiş ama domuzlar daha eşit...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?